Düzce’de meydana gelen ve bir çok ilde hissedilen depremin ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bölgedeki çalışmalarını sürdürüyor. Bakan Soylu, Düzce Valiliği’nde gerçekleştirilen koordinasyon toplantısına katılarak, son durum hakkında yetkililerden bilgi aldı. Toplantının ardından basın mensuplarının karşısına geçen Bakan Soylu, Düzce’nin 1999 depreminde yaşadığı travmanın bazı kişiler tarafından istismar edildiğini vurguladı.
“Bunların tamamı yalan ve korkutmaya dayalı ahlaksızlıktır”
Devletin bütün kademeleri olarak bu süreci hep birlikte yürütmeye çalıştıklarını kaydeden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Düzce’de farklı bir durum söz konusu. Biz bir çok afet görüyoruz. Deprem, sel, yangın, her bir afetin kendine ait farklı bir yapısı var. Düzce’de 17 Ağustos depreminden sonra yaşanan 12 Kasım depreminin ortaya koyduğu travma maalesef henüz geçmiş değil. benim 3-4 gündür gördüğüm tablo bu. Yani 5.9 büyüklüğündeki bir depremden sonra yeni bir deprem olacak mı diye bir endişe Düzceli hemşehrilerimizde var. Ben bunu açıkça söylemek istiyorum; buraya geldiğimde böyle bir endişeyle karşılaşabileceğimi düşünüyor değildim. Ama Düzceli hemşehrilerimle karşılaştığımda bunun çok yüksek bir duygu olduğunu anlıyorum. Bu duyguyu istismar edenler var. Özellikle 28 Kasım’da, 2 Aralık’ta deprem olacağını ve bunun da yetkililer tarafından sürekli olarak ifade edildiğini ortaya koyanlar var. Geçmişte yaşanan bu yoğun duygunun ve travmanın etkisini istismar edenler var. Bunu da burada yaşıyor ve görüyoruz. Hiçbir yetkili 28 Kasım’da ve 2 Aralık’ta deprem olabilecek gibi bir dezenformasyon diyebileceğim bir sözü paylaşmaz, çok doğru bir iş değil. İnsanlarımızı korkutmanın bir anlamı yok. Bu tamamen dayanaksız ve mesnetsiz bir dedikodudur. Böyle bir şey söz konusu değil. Düzce’nin yaşamış olduğu geçmiş dönemlerdeki depremin üzerinden Düzceli hemşehrilerimizi korkutmaya, böyle bir yalanı hemşehrilerimizin arasında yaymaya çalışmaya esas itibariyle gerek yok. Bunu yaşadığım için, özellikle öğleden sonra gittiğim bir çok yerde dinlediğim için söylemek zarureti hissettim. Bunların tamamı yalan ve korkutmaya dayalı ahlaksızlıktır” dedi.
“Toplamda 9 bin 446 konut hasar gördü”
Vatandaşların ,özellikle çocukların ve yaşlıların evlerine girmekten korktuklarını aktaran Bakan Soylu, “Bu korkuyu da üzerimizden atmamız lazım. Bunun için çok hızlı hareket ediyoruz. Gerek zarar tespitleri olsun gerekse hasar tespitleri olsun belki de bugüne kadar gördüğüm en hızlı davranışı ortaya koymaya çalışıyoruz. Burada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın çok kıymetli bakan yardımcıları var, genel müdürleri var, onlar da teknik olarak bu konuda ciddi bir çaba ve davranış içerisindeler. Burada hasar tespitleri konusunda şu ana kadar toplam 23 bin 916 bina tarandı. 66 bin 726 bağımsız bölüm, 56 bin 266 konut tarandı ve 4 bin 990’da ticarethane ve 596 ahır tarandı. Acil yıkık 25, ağır hasarlı 263 bina, orta hasarlı yok. Bağımsız bölüm olarak da 478 ağır hasarlı ve acil yıkık bağımsız bölüm var. Bunlar tespit edildi. Bunlar yıkılacaklar. Buraya girmek de mümkün değil. Onlardan eşyaları alınması gerekenleri aldırıyoruz. Konut olarak da 369 konut acil yıkık ve ağır hasarlı var. Ağır hasarlı ve acil yıkık binalar yıkılacaklar. Yıkmaya başladık. Az hasarlı ise 2bin 548 bina var. Toplamda 9bin 446 konut hasar gördü. Az hasarlı derken de burada Düzceli vatandaşlarımı aydınlatmam gerekir; az hasarlı yapısal bir sorun değildir. Boya, sıva çatlağı, kırık, dökük gibi binanın kendi yapısal sürecinde olmayan ve onu depreme karşı dayanıksız hale getirebilecek bir yapısal sorun değildir. 44 bin 71 de hasarsız konut var. Bu dairelere vatandaşlar girebilirler, oturabilirler. Biz ağır hasarlılara vatandaşları sokmuyoruz. Dün ve bugün çok ciddi çadır talepleri geldi. Gücümüz yettiğince bunların tamamını karşılamaya çalışıyoruz. Bunun da biraz önce bahsettiğim duygudan kaynaklandığını düşünüyoruz. Acaba ikinci bir deprem olacak mı kaygısından kaynaklandığını düşünüyoruz. ‘Ben korkuyorum, benim evime tekrar tespitte bulunur musunuz?’ diyen vatandaşımızın evine tekrar tespitte bulunuruz” diye konuştu.
“Hiçbir çocuğumuzu tespitini yapmadığımız bir binaya sokmayacağız”
Tüm eğitim kurumlarında, özellikle kamuda tespitlerin yapılmaya devam ettiğini dile getiren Bakan Soylu, “Hiçbir çocuğumuzu tespitini yapmadığımız bir binaya sokmayacağız. Özel okullar veya kamudaki okullar 1 hafta tatil oldu. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi çocuklarımızın kapalı bir yere girmek istememesinden kaynaklanıyor. Bu duyguyu da onlardan aldık. 5 okulda eğitim – öğretime ara verildi. Onlarda bulunan öğrencilerin de diğer okullara nakli söz konusu. 2 mesele bir araya gelince de okulların 1 hafta tatil olması hususu ortaya çıktı. Şu ana kadar eşya hasarı konusunda 7 bin 143 talep geldi. bunların da 5 bin 934’üne gidilmiş oldu. Bu da aslında 90 saat içerisinde çok iyi bir sonuç. Şu ana kadar 2 bin çadır kuruldu. Ağır hasarlı binalarda yaşayan ve konteynır isteyenlerin hepsine konteynırlar verildi. Gençlik merkezleri ve yurtlar gerekse spor salonları hala bu konuda hizmet vermeye devam ediyorlar” şeklinde konuştu.
“O alandaki enerji boşalmış oldu”
AFAD bünyesinde çalışan Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar ise “İlk günden bugüne kadar 317 tane artçı sarsıntı meydana geldi. Bunun yaklaşık 150 tanesi birinci günde meydana geldi. Şuanda yaklaşık 4 saat sonra 5. güne gireceğiz. Bugün olan artçı sarsıntı sayısı 24, dolayısıyla baktığımız zaman ilk gün 150 dördüncü günden beşinci güne geçtiğimizde de şuana 24 tane artçı sarsıntı meydana gelmiş. Buda şu anlama geliyor her bir saate bir, belki birinde altında olacak bir sarsıntı var. Bunun anlamı şudur; özellikle ilk günden bu güne kadar kara dere fayı diye adlandırdığımız yaklaşık 35 kilometre uzunluğundaki fayın en kuzey doğuda kalan 10 kilometrelik enerji açığa çıkmış durumda oldu bu depremlerle beraber. Dolayısıyla bugüne kadar olan artçı sarsıntılarda bunun boşaldığı anlamına geliyor. Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminde bizim kara dere fayı diye adlandırdığımız yani Gölyaka’nın kuzeyinden geçen ve en kuzey doğusunda Yayakbaşı’nda son bulan bu 5.9 büyüklüğündeki depremin de hemen hemen merkez üssü olan o bölgede yaklaşık 10 kilometrelik bir bölüm kırılmamış, içindeki enerjiyi boşaltmamıştı 17 Ağustos depreminden sonra bu son depremde ise o alandaki enerji boşalmış oldu. Şuana kadarki artçı depremlerin dağılımına baktığımızda bizim görüşümüzü doğruluyor. Tamamen Gölyaka’nın kuzeyinde Düzce ovasında yoğunlaşmış durumda” ifadelerini kullandı.
“5 büyüklüğünde deprem üretebilecek yaklaşık 500 aktif fay var”
Meydana gelen depremin ivme değerinin oldukça yüksek olduğunu kaydeden Tatar, “592 değerinde bir ivmesi var, 82 tane ivme istasyonumuzun ölçtüğü değer bu ve bunun dışında 62 tane hızölçer diye adlandırdığımız istasyonumuz ölçtü. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir sıkıntı yok. Şiddet hissetmemizdeki değeri de şu; bu depremin derinliği 6.8 kilometre civarında buna karşı 12 Kasım ve 17 Ağustos depremleri nereden baksanız bunun iki katı derinlikte olan bir sarsıntıydı ve bu durum etkiyi biraz daha arttırmıştı. Jeolojik olarak baktığınızda bölgedeki zemin yapısıyla biraz daha kuzeye veya güneye gittiğinizde zemin yapısı biraz farklı. Bakanımız konuşurken dahi Marmaris’te 4.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi yani Türkiye’de bu tür depremler oldukça normal Türkiye’nin herhangi bir yerinde 4 buçuk ve 5 büyüklüğünde deprem ürete bilecek potansiyelde yaklaşık 500 aktif fay var. Bu fayların her birinin deprem tekrarlama aralıkları farklıdır. Her biri belli dönemden sonra belli bir büyüklükte deprem üretebilir. Etrafımızda başka faylarda var ama şunu söyleye bilirim; bugün 5.9 büyüklüğünde depremi üreten fayın üzerinde herhangi bir enerji kalmadı. Burada sadece önümüzdeki haftalarda veya dönemlerde birkaç hafta sürebilir gittikçe sayısı azalacak şekilde bu olabilir. Ama en azından vatandaşın hissedebileceği şekilde artçı sarsıntılar meydana gelebilir buda vatandaşlarımızı kaygılandırmasın fakat şu gerçeği de unutmamak gerekiyor; Türkiye bir deprem bölgesi ülkemizin her bölgesinde bugün 5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebilecek faylar var. Yapacağımız da bu durumda kendimizi, şehirlerimiz daha dirençli hale getirerek farkındalığımızı arttırmak gerekiyor” ifadelerine yer verdi.