
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Aytaç Özkütük?
Aslında en zor soruyla başladınız benim için. Çünkü ben kimliğimizin, iyi kötü tüm yaşadıklarımızla her gün yeniden şekillendiğine ve geliştiğine inanıyorum. Dolayısıyla halen tespit aşamasına geldiğimi söyleyemem. O nedenle kim olduğuma dair soruları hep en zor soru gibi görmüşümdür. Ama dünyevi tarafından alacak olursak, kısaca kendimden bahsedeyim. 1987 yılında Zonguldak’ta doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Zonguldak’ta okudum. Ardından üniversiteyi kazanarak Ankara’ya yerleştim ve 12 yıl kadar kesintisiz Ankara’da yaşadım. Hacettepe Üniversitesi İngilizce-Fransızca Mütercim-Tercümanlık mezunuyum. Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptım. Hayatımın çoğu yabancı dil öğrenmekle bir kısmı da öğretmekle geçti. Mezuniyetimin ardından kısa bir süreliğine Ankara’da İngilizce öğretmeni olarak çalıştım. İngilizcenin yanı sıra iyi düzeyde Fransızca, İtalyanca ve Norveççe öğrendim. Hâlihazırda bir kamu kurumunda çalışıyorum. Ancak işim gereği genellikle yurtdışında yaşıyor ve çok sık ülke değiştiriyorum. Eylül 2024’ten bu yana da Paris’te yaşıyorum. Bu da takdir edersiniz ki taşındığınız her yeni yerde yeni bir benliğinizi keşfetme fırsatı sunuyor size.
Yazmaya nasıl başladınız? Sizi teşvik eden biri ya da bir olay olmuş muydu?
Yazmaya ortaokul yıllarında başladım. Çok iyi ve sevgi dolu bir aile içinde büyümeme rağmen, hep yalnız bir çocuk oldum. O nedenle, kâğıdı ve kalemi hislerimi anlatabileceğim en yakın dostlarım olarak gördüm. Bilirsiniz, kendinizi kâğıda özgürce ifade edersiniz ve o sizi hiçbir zaman yargılamaz. Adeta bir psikolog gibidir. Akşamları eve dönüp ders çalıştıktan sonra, el ayak çekilip herkes yatağına geçince, ben odamın yanındaki küçük kapalı balkona gider, oradaki çalışma masamda elime geçirdiğim bir ajandayı alır ve kalbimden, aklımdan geçenleri kâğıda dökerdim. İçimde tutup haykıramadıklarımın özgür bırakılma anıydı yazmak benim için. Yazdıklarımı uzun süre kimseye okutmadım. Kâğıdın bilmesi kâfi geliyordu. O nedenle, bu süre zarfında, beni yönlendiren veya teşvik eden biri olmadı, ama iç sesim yeterince güçlüydü. Yazdıkça, yazdıklarımı okudukça, kendimi daha çok tanımaya başladım. Kendimi tanıdıkça da yazmaya devam ettim.
Yazılarınızı paylaştığınız bir web siteniz de var. Okurlarınızdan takipçilerinizden gelen yorumlar nasıl?
Evet, şiirlerimin sayısı, yaşadıklarımın ve hissettiklerimin derinliğine paralel olarak artmaya başladığında ve şiirlerimi ailem ile yakın arkadaşlarıma okutup beğendiklerini gördükten sonra, önce bir blog sayfası açtım internette. Bu sayfa ne yazık ki 2018’den bu yana pek güncel değil. Elbette aktif olarak yazmaya devam ediyorum. Geçtiğimiz ay “yuregimdendilimedokulenler” adlı yalnızca şiirlerimi paylaştığım bir Instagram hesabı açtım. Orada göreceğiniz üzere, kendimi “Yazdıklarını yaşar, yaşadıklarını yazar” olarak ifade ettim. Gerçek anlamda yaşamadığım hiçbir şeyi yazmıyorum. Hatta yazmıyorum demek belki doğru olmaz, yaşamadığım hiçbir şeyi yazamıyorum demeliyim. Oradan bir şiir okuduğunuzda, mutlaka benim bir anıma bir duyguma dokunuyorsunuz. Çok yeni olmakla birlikte, bir ay içerisinde sayfam 75 binin üzerinde görüntüleme aldı. Takipçilerim veya takip etmeyen okuyucularım, gerek yorumlarıyla gerek mesajlarıyla beni yalnız hissettirmiyorlar. Aslında yazdıklarınızı paylaşmanın birçok getirisi var. Her şeyden önce kendinizi geliştirmeniz için size çok güzel bir alan yaratıyor ve fırsat sunuyor. Ama bundan daha da önemlisi, insanlar dizelerinizde sizin hayatınızdan kesitlere dokunurken, esasen siz de onların yaşamlarına ayna tutuyorsunuz. Hissettiklerinizde yalnız olmadığınızı görmek kadar yazdıklarınızın başkalarının hislerine tercüman olduğunu görmek de çok güzel bir duygu.
Yakın zamanda bir kitap projeniz var mı?
Bu bağlamda henüz somut bir adım atmadım. Ancak yakın çevremden bir kitap çalışması yapmam hususunda yoğun teşvikler aldığımı söyleyebilirim. Ama ben bu süre zarfında biraz daha kendimi geliştirip tanıyarak; kendimi aynadan değil de karşıdan görebilmeyi başarabildiğim zaman bir kitap geleceğini düşünüyorum. Bu konuda en azından birkaç yılım daha olabilir önümde. Ancak bu sorunuzun beni biraz daha teşvik ettiğini söylemeden geçemeyeceğim.

Tarihi Çarşılar Federasyonu Olağan Genel Kurulu Kapalıçarşı’da Gerçekleştirildi

Ateş-Dan Beylikdüzü’nün gözde mekanı olmaya aday

L’ACTONE’dan Oda Kokuları Hakkında Açıklama: “Zehirli Madde Yok, Toplatma Söz Konusu Değil”

Anıl Alan Şimdi de Sinemaya Adım Atıyor!

Perran Lezzetleri Yaz Boyunca Bodrum Yalıkavak’ta

TARİHİ KİMLİĞİYLE KARS KENTİ PROJESİ AÇILIŞI YAPILDI