TÜİK Verilerine Göre Boşanma Oranları Artış Gösterdi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024 yılında boşanma oranları 2023 yılına kıyasla %15 artış gösterdi.

TÜİK Verilerine Göre Boşanma Oranları Artış Gösterdi
05 Mart 2025 Gündem Google News

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024 yılında boşanma oranları 2023 yılına kıyasla %15 artış gösterdi. Boşanma davalarının %57’sinin kadınlar tarafından açıldığı belirtilirken, 2022 yılından itibaren her yıl boşanma sayısında ciddi bir yükseliş yaşandığı görülmekte.

Boşanma nedenleri arasında en yaygın sebep “şiddetli geçimsizlik” olarak öne çıksa da ekonomik sıkıntılar, sorumluluktan kaçınma, şiddet ve toplumsal değişim gibi faktörler de önemli rol oynuyor. Özellikle sosyal medyanın evlilikleri olumsuz etkilediği, eşlerin paylaşımları veya sosyal medyada geçirilen uzun süreler nedeniyle sorun yaşandığı belirtiliyor. Uzmanlar, çiftlerin birbirlerine karşı giderek daha tahammülsüz hale geldiğini ve hatta evliliklerinin ilk ayında boşanma davası açan çiftlerin dahi olduğunu vurguluyor.

Türkiye genelinde en fazla boşanmanın İstanbul’da yaşandığı, bunu Ankara ve İzmir’in takip ettiği görülüyor. Büyük şehirlerde hem kadınların hem de erkeklerin ekonomik bağımsızlığa sahip olması, boşanma kararlarını kolaylaştıran bir faktör olarak değerlendiriliyor. Bakanlık istatistiklerine göre, boşanmaların büyük çoğunluğu evliliğin 1 ila 5. yılları arasında gerçekleşiyor. Boşanma oranlarının en yüksek olduğu yaş grubu ise 20-29 yaş aralığı olarak dikkat çekiyor.

Boşanmaların Kadın Cinayetlerine Etkisi

Kadın cinayetleriyle ilgili yapılan araştırmalar, boşanma süreçlerinin şiddet olaylarını tetiklediğini ortaya koyuyor. Medyada sıkça yer alan kadın cinayetlerinin çoğunda, eşlerinden veya partnerlerinden ayrılmak isteyen kadınların hedef alındığı görülüyor. Kadınların boşanma kararlarını açıklamalarının ardından şiddete maruz kaldıkları ve bazı durumlarda yaşamlarını yitirdikleri belirtiliyor.

Bu tür vakaların önlenmesi adına 2012 yılında “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” yürürlüğe girmiş olsa da, uygulamada yaşanan eksiklikler nedeniyle şiddetin tamamen önüne geçilemediği gözlemleniyor. Uzmanlar, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin normalleştirilmemesi gerektiğini, medyada yer alan “öfkesine yenik düştü” veya “kıskançlığının kurbanı oldu” gibi ifadelerin toplum nezdinde bilinçaltı algısı oluşturduğunu ve bu tür söylemlerin kesinlikle kullanılmaması gerektiğini vurguluyor.

Ekonomik Sıkıntılar Boşanmaları Artırıyor

Boşanma davalarının büyük bir kısmında ekonomik sorunların önemli bir faktör olduğu görülüyor. Artan hayat pahalılığı, işsizlik ve geçim sıkıntısı, evliliklerde huzursuzluk yaratıyor ve tartışmaların artmasına neden oluyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan çiftlerin ekonomik zorluklar nedeniyle boşanmaya daha yatkın oldukları belirtiliyor.

Bunun yanı sıra sosyal medyanın da ilişkiler üzerindeki etkisi giderek artıyor. Boşanma süreçlerinde eşlerin birbirlerine yeterince vakit ayırmadıkları, televizyon veya sosyal medya ile fazla zaman geçirdikleri yönünde şikayetlerin arttığı gözlemleniyor. Uzmanlar, çiftler arasındaki iletişimin azalmasının ve dijital platformlarda geçirilen sürenin artmasının, evliliklerin sonlanmasında önemli bir etken olduğunu ifade ediyor.

Boşanmanın En Büyük Mağdurları Çocuklar

Boşanma sürecinde en fazla etkilenen tarafların başında çocuklar geliyor. Hukuk sisteminde çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilse de, dava sürecinde yaşanan anlaşmazlıklar ve ebeveynler arasındaki çatışmalar çocuklarda ciddi travmalara neden olabiliyor.

Aile Mahkemeleri, velayet ve nafaka kararlarında çocuğun üstün yararını gözetse de, boşanma sürecinin psikolojik etkilerinin çocuklar üzerinde uzun vadeli izler bırakabildiği belirtiliyor. Uzmanlar, boşanma süreçlerinde çocukların duygusal ve psikolojik gelişimlerinin zarar görmemesi için ebeveynlerin daha duyarlı davranmaları gerektiğini vurguluyor.

Arabuluculuk ile Boşanma Süreçleri Kısalacak

Türkiye’de boşanma davaları anlaşmalı ve çekişmeli olmak üzere iki şekilde gerçekleşiyor. Çekişmeli boşanma davalarının uzun sürmesi, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların daha da derinleşmesine neden olabiliyor.

Bu soruna çözüm olarak “Aile Arabuluculuğu” uygulamasının hukuk sistemine dahil edilmesi planlanıyor. Arabuluculuk, mahkemelerin iş yükünü hafifletirken, tarafların daha kısa sürede anlaşmaya varmalarını sağlıyor. İş Hukuku alanında başarıyla uygulanan arabuluculuk sisteminin, boşanma davalarında da taraflar arasındaki çatışmaları azaltarak daha hızlı ve dostane bir çözüm sunması bekleniyor.

Süresiz Nafaka Tartışmaları Gündemde

Son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri de süresiz nafaka düzenlemesi oldu. Medeni Kanun’da dört çeşit nafaka türü bulunuyor:

Özellikle süresiz olarak verilen yoksulluk nafakası, tartışmaların odağında yer alıyor. Mevcut düzenlemeye göre nafaka, nafaka alan kişinin evlenmesi, fiilen evli gibi yaşaması, ekonomik durumunun iyileşmesi veya vefatı halinde sona eriyor. Ancak süreye dair herhangi bir sınırlama bulunmadığı için, nafaka borçlusu olan erkekler bu durumdan şikayetçi oluyor.

Bu konuda çeşitli STK’lar ve dernekler tarafından değişiklik talepleri gündeme getirilmiş, hatta konuyla ilgili meclise yasa teklifi sunulmuştu. Öne çıkan öneriler arasında, evlilik süresi kadar nafaka verilmesi veya evlilik süresinin yarısı kadar nafaka ödenmesi gibi düzenlemeler yer alıyor.

Boşanma oranlarının artışı ve süresiz nafaka gibi konular, Türkiye’de aile yapısındaki değişimleri gözler önüne sererken, hukuki düzenlemelerin de sürekli olarak gündemde kalmasını sağlıyor.

​​​​​​​