Safa Tekeli-25 Ağustos 1922, gece yarısı; Kocatepe ile Şuhut arasında çadırların kurulduğu vadide sessizlik hâkimdi. Petrol ve mum fenerleriyle aydınlatılan çadırlı ordugâhın önünden akan küçük derenin şırıltıları, gecenin koyu sessizliğine karışıyordu. Başkumandan Mustafa Kemal, çadırda, henüz bozulmamış portatif karyolasının üzerinden aldığı tabanca kemerini kuşanıyordu. Eldivenleri elindeydi, tıraş olmuştu. Hazırolda bekleyen yaveri Muzaffer Kılıç’a, “Hazır mıyız” dedi. Fevzi ve İsmet paşaların karargâhları da sık ağaçlarla kaplı ve her iki yanı yalçın tepelerle çevrilmiş vadinin içindeydi. Başkumandan ve karargâhı, Kocatepe’ye yöneldi. Atlarla ağır ağır zirveye ulaşıldığında Başkumandanlık forsu Kocatepe’ye dikildi, ordu ve kolordu forsları da onu çevreliyordu. Başkumandan, karanlıkların içine işleyen bakışlarıyla ileriye doğru eğilmişti; kararlılıkla “Allah Türk milletini ve ordusunu koruyacaktır” dediği duyuldu. Vakit gelmişti…
Taarruz hazırlıkları
Kocatepe’ye Büyük Taarruz için gelinmesinin hazırlıkları aslında Sakarya Zaferi’nden sonra gündeme gelmişti. Mustafa Kemal Atatürk, yıllar sonra ABD’nin Ankara Büyükelçisi General Charles H. Sherrill’e o günleri anlatmıştı: Sakarya Savaşı’ndan önce, Meclis’in verdiği Başkumandanlık yetkisi, belirli bir süre içindi ve sona ermişti. Meclis ve millet, Yunanları Anadolu’dan atacak ezici bir darbenin hemen indirilmesini istiyordu. Mustafa Kemal ise böyle bir darbe için büyük bir hazırlık gerektiğini düşünüyordu. Meclis’te yaptığı konuşmalarda, Başkumandanlık konusunda 6 aylık sınırın kaldırılmasında ısrar etti. Meclis, Mustafa Kemal’in süresiz Başkumandanlık yetkisini Yunanlara karşı hemen taarruz koşuluyla kabul etmişti. Gazi’nin bunlara karşı verdiği cevap “Vakit gelmemiştir, büyük hazırlığa ihtiyacımız var” olmuştu. Cephede de boş durulmuyordu. Kuzeyde Eskişehir’e, güneyde Afyonkarahisar’a kadar uzanan 120 kilometrelik Yunan hattı sürekli güçlendirilmişti.
Ankara’ya yakınlığından ötürü Eskişehir, Yunanlar yönünden Afyonkarahisar’dan daha önemliydi ve ana kuvvetleri Eskişehir’deydi. Ancak, karşılarında da Türk ordusunun ana kuvvetleri yer almıştı. Fakat Mustafa Kemal, Afyonkarahisar’ın büyük stratejik öneme sahip olduğuna inanıyordu. Çünkü burası, 300 kilometre aşağıda, İzmir demir yolunun kavşak noktasıydı ve Yunan kuvvetlerinin malzeme ve erzak ikmali bu yoldan yapılıyordu. Bu yüzden Yunanlar burada her türlü tahkimatı yapmışlardı. İngiliz askerî istihkâmı ve mühendisleri, buranın alınmasının mümkün olamayacağını söylemişlerdi.
Başkomutan, Büyük Taarruz öncesi Akşehir’de. (1922)
Maçta plan görüşüldü
Büyük Taarruz’’dan iki ay önceydi; Başkumandan’ınAkşehir’de bir futbol maçında hazır bulunacağı basın yoluyla duyurulmuştu. Ankara’dan kısa bir ayrılık için akla gelen bu yöntem, Mustafa Kemal’e sadece bir futbol maçında bulunmanın zevkini vermekle kalmayacak, gözlerden uzak bir yerde, bazı subaylarla görüşmefırsatını sağlayacaktı.Gece karanlığında Türk hatlarının merkezine vararak tümen ve kolordu kumandanlarıyla taarruz saati ile düşmana indirilecek kesin darbenin bütün teferruatını görüşecek, Ankara’ya dönecekti.
Ayrıntılar belirlendi
TBMM, 20 Temmuz’da Mustafa Kemal’e süresiz olarak Başkomutanlık yetkisi verdi. 23 Temmuz’da Akşehir’deki Garp Cephesi karargâhına gelen Mustafa Kemal, ordu ve kolordu komutanlarıyla Büyük Taarruz’un planlarını görüştü. Taarruzun ayrıntıları ise Başkomutan Mustafa Kemal (Atatürk), Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) arasında 30 Temmuz 1922’de Akşehir’de yaptıkları toplantıda belirlenecekti. Taarruzun ana fikri; kuzeyden beklenen Yunan saldırısı tehlike oluşturmadan, cephenin güneyinde kesin sonuç ve kısa sürede başarı getirecek harekât yapılmasıydı.
Büyük Taarruz öncesi sipere yerleşen askerler.
Çay ziyafetinde değil Kocatepe’deydi
Ankara’da; Başkumandan’ın Çankaya’da büyük bir çay ziyafeti vereceği haberi yayılmıştı. Ancak Mustafa Kemal, bir gece önceden 23 Ağustos’ta otomobiline atlamış ve Konya’ya doğru sessizce hareket etmişti. Başkomutanlık, Genelkurmay ve Batı Cephesi karargâhları, 25 Ağustos’ta muharebenin yönetileceği Kocatepe’nin güneybatısındaki ordugâhtaydı. 26 Ağustos 1922 sabahı saat 5.30’du. Vakit gelmişti… Bir anda cehennemi bir gümbürtü ufku sarstı… Türk topçusu, piyade hücumunu hazırlamak üzere toplarını ateşlemişti.
YARIN: ‘Büyük Taarruz’ öncesi zorluklar
Yaşama İlham Verenler Ödülleri Başlıyor!
Kıvılcım Kalay’dan “Gönüller Hiç Yas Tutar mı?” Şarkısına Çarpıcı Yanıt!
20.Avrupa Kalite Zirvesi Londra’da Gerçekleşti
Muğla’da Genç Sinemacılara Ödül Yağmuru
Menekşe Kankavi “Dünyada İyilik Var Derneği”nden ilk iyilik
Maltepe Belediyesi, “Sürdürülebilir Gelecek” için ilk adımı attı