
Açıklanamayan doğaüstü olayları tanımlamak amacıyla kullanılan bir kelime olan paranormal, mevcut bilimsel bilgimizle ya da anlayışımızla izah edemediğimiz fenomenleri anlatmak için tercih ediliyor. Bu fenomenler de zamanla ortaya çıkan söylentilerle birlikte korku hikâyelerine dönüşüyor. Bu olayların çoğu ise kırsal bölgelerde tasvir edilemeyen cin ya da başka doğaüstü varlıklarla, büyüyle ve ritüellerle özdeşleştiriliyor. Örneğin Hıristiyan inancındaki şeytan çıkarma ayininin Türkiye’deki karşılığı cin çıkarma olurken, dünyanın herhangi bir yerindeki lanetli, perili mekanlar ise Türkiye’de cinli olduğu söylenen terk edilmiş köy ve kasabalar olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki Türkiye’de haberlere bile konu olan kendi kendine yanan evler, yakın zamana kadar en konuşulan konular arasındaydı. Peki kültürden kültüre, dinden dine farklılık gösteren ancak değindiği noktalar benzer olan bu anlatıların temeli neye dayanıyor?
BİLİMSEL AÇIKLAMASI VAR MI?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kaya, paranormal olarak adlandırılan bu durumların bugünün bilimsel bilgisiyle değerlendirildiğini ancak avcı-toplayıcı toplumlarda bu olayları büyüyle ve tabiatı yöneten güçlerin enerjisiyle açıkladıklarını söyledi. “Mesela yeni doğum yapmış kadının al karısı ya da aksakallı ihtiyar görmesi aslında bir halüsinasyondan kaynaklanır. Bugünün bilgisiyle doğum sonrası travmasıyla ilgilidir” diyerek konuyu örnekleyen Prof. Dr. Kaya, bunun hastalıkların sebebinin bakteri, virüs veya DNA bozulmasından kaynaklandığının bilinmediği, bilimsel bilginin ve teknolojinin gelişmediği, mitoloji dediğimiz bilgi alanının hâkim olduğu dönemlerden bugünlere aktarıldığını söyledi.‘Paranormal’ olarak adlandırılan olayların bilimsel bilgi çerçevesinde teknik inceleme ve tahliller sonucunda sebeplerinin açıklandığını da ekledi.
‘BİR İŞARET OLARAK YORUMLANDI’
Hayatı, dünyayı, tabiatı açıklamaya çalışan insanın ilk oluşturduğu bilgi alanı olan mitolojinin, günümüzde çeşitli halk inanışları, âdetler, bayramlar olarak devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Kaya, Türk kültüründeki cin, peri anlatılarına Çin yıllıklarında da rastlandığını belirtti. Prof. Dr. Kaya, tarihçi Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın ‘Göktürkler’ kitabında Türk ordusuyla savaşan Çinlilerin, Türklerin su içebileceği su kuyularını zehirlediğini, buradan su içen hayvan ve insanlar ölünce de bunu Gök Tanrı’nın bir işareti olarak yorumlayan Türklerin, savaş alanından çekildiğini paylaştı.Paranormal olarak bahsedilen olayları mitolojik düşüncenin oluşturduğu bilgi parçası olarak değerlendiren Prof. Dr. Kaya, “Bütünlük, tabiatı yöneten ruhların ve bunlara dayalı bir hiyerarşinin olduğu, animistik diyebileceğimiz bir mitolojik zihniyet” ifadelerini kullandı.
‘MANEVİYAT GENİ ETKİLİ’
Sabahattin Zaim Üniversitesi Manevi Danışmanlık Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Turgay Şirin de bu tür hikâyelere insanların yoğun ilgi göstermesinin ve bazı olayları paranormal güçlerle bağdaştırmasının psikolojik ve bilimsel açıdan değerlendirilmesi gerektiği kanaatinde. 2004 yılında Amerikalı bilim adamı Dean Hamer’ın yaptığı çalışmalar sonucunda insanlarda maneviyat geni bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Şirin, şunları söyledi:
‘BEYİN YAPISINDAKİ DEĞİŞİM TETİKLİYOR’
Dini ve mistik olaylar karşısında insanın beyin aktivitelerinin arttığını belirten Doç. Dr. Şirin, beynin bir bölümünün hasar gördüğü kişilerin dini yaklaşımlarındaki değişimin dikkatleri çektiğini ve yapılan araştırmalarda önemli bulgular elde edildiğini söyledi. Doç. Dr. Turgay Şirin, paranormal inançlar dahil olmak üzere diğer bütün inançların da doğrudan beyin yapısıyla ilişkisi olduğunun altını çizdi. İnancın biyolojik bir kökeni olduğuna değinen Doç. Dr. Şirin, ” Belirsizlik duygusu, çaresizlik, yanlış neden sonuç ilişkisi kurma, sosyal uyum sağlama, sosyal etki ve sosyal öğrenme, bilgi eksikliği cehalet, psikolojik olarak rahatlama isteği, güvenilirlik atfedilen kaynakların aktarımları, eğitim seviyesi, kültür ve çevre gibi faktörlerin tamamı paranormal olgulara inanmanın psikolojik yönünü ortaya koyar” dedi.
‘FİLM SEKTÖRÜ KÂR MALZEMESİ HALİNE GETİRDİ’
Bütün bunlara ek olarak insanların çocukluk döneminden itibaren dinlediği masalların, izlediği filmlerin sosyal öğrenme basamağında çok önemli hale geldiğini bildiren Doç. Dr. Şirin, paranormal inançların savunma ve inanma olarak bir tür rahatlama mekanizması olarak kullandığında daha çekici hale geldiğini ve film sektörünün bu durumu önemli bir kâr malzemesi haline getirdiğini belirtti. Cehaletin de paranormal inançlar üzerinde oldukça etkili olduğunu bildiren Doç. Dr. Şirin, “Doğru diye kabul edilenpek çok şeyin yanlış olduğu da bilinmiyor. Örneğin büyüyle ilgili pek çokinanışın aslında İslam diniyle zıt olması bunun en güzel örneği” bilgisini verdi.

SEYİRCİNİN TAKDİRİ SEKİZİNCİ FİLMİ ÇEKTİRDİ

Hızlıca İstanbul’un en iyi on mekanı arasına girdi : BEST LOUNGE THE BOSPHORUS

BERKAY’DAN HARBİYE’DE MÜZİK DOLU BİR GÖRSEL ŞÖLEN: “BU GECE BİTMESİN!”

13. Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri Sahiplerini Buldu Türk tiyatrosunun öncü isimlerinden Bedia Muvahhit’in anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri, 13. yılında da sanat dünyasını İzmir’de bir araya getirdi. Haldun Dormen Sahnesi’nde, İzmir’deki Sahne Tozu Tiyatrosunun ev sahipliğinde gerçekleşen ödül töreni, Türkiye’nin dört bir yanından gelen tiyatro sanatçıları ve sanatseverlerin katılımıyla adeta bir yıldızlar geçidine dönüştü. Törene katılan konuklar arasında törenin sanat danışmanı Haldun Dormen, onursal jüri başkanı Göksel Kortay, Sema Sarper, Mehmet Sarper, İzzet Günay, Serpil Günseli, Zerrin Tekindor, Meltem Cumbul, Halit Ergenç ve Salih Güney yer aldı. Sanat danışmanı ve ödüllerin isim babası Haldun Dormen, yaptığı konuşmada Bedia Muvahhit’in sanat mirasını yaşatmanın onurunu dile getirdi. Gecede, ilk kez törene katılan Meltem Cumbul ve Halit Ergenç başarılı tiyatroculara ödüllerini takdim etti. Usta oyuncu Zerrin Tekindor ise Haldun Dormen Yaşam Boyu Onur Ödülü’ne layık görüldü. Tekindor, ödül konuşmasında salonda bulunan Halit Ergenç’e dönerek, “Bunu kim alsa çok kıskanırdım. Yani Halitçim, sen bile alsan kıskanırdım,” sözleriyle izleyicileri ve Ergenç’i güldürdü. Tören sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Halit Ergenç, rol aldığı Kral Kaybederse dizisindeki imaj değişimi hakkında bilgi verdi. Ergenç, dizideki saçlarının hazırlanma sürecinin yaklaşık 1,5 saat sürdüğünü, temizlik sürecinin ise yarım saat aldığını belirtti. Meltem Cumbul ise dizi sektöründeki çalışma şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı. Gecede sahne müziğinden ışığa, kostümden dekor tasarımına kadar birçok alanda emek veren, özel ve devlet tiyatrolarından başarılı isimler ödüllendirildi. 13. Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri, tiyatro sanatına katkı sunan isimleri onurlandırarak sanat dünyasına anlamlı bir gece yaşattı

Urla’da Gerçek Meşhur Bademli Kazandibinin Adresi: Urla Hisarönü Süt Tatlıları

İsmail Özkan’dan Yeni Şarkı: “Yalnız Adam” Yayında