
Habil Tangören /“Tıbbiyeden her şey çıkar, arada bir de doktor çıkar.”
Bu sözü söylediği rivayet edilen Türk edebiyatının önemli isimlerinden Cenap Şahabettin de bir Osmanlı askeri doktoruydu.
İşte Prof. Dr. Mustafa Aktekin de,üniversitedeki yoğun çalışmalarından artan zamanlarda nefes alabilmek, ruhunu dinlendirmek amacıyla kendisine hobi olarak ahşap işlemeyi seçmiş. Atölyesine girdiğinde kendisini bambaşka bir evrene geçmiş gibi hissettiğini söyleyen İstanbul Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aktekin, “Ahşabın baş döndüren kokusu beni adeta büyülüyor. Ham ağaç parçalarına şekil verirken, kendimi zaman zaman Pinokyo’nun babası Geppetto ustaya benzetirim ve her aklıma geldikçe gülümserim” diyor.
Kadir Ulus atölyesi
Prof. Dr. Mustafa Aktekin’in ahşap yontma hobisi hoş bir armağanla başlamış. Gelin bundan sonrasını kendisinden dinleyelim:
“Öncelikle ifade etmem gerekir ki, ben bir ahşap sanatçısı değilim, çünkü bu konuda herhangi bir sanat eğitimi almadım. Hobi olarak değerlendirmek doğru olur. Ahşap yontma ile 2018’deki doğum günümde eşimin bir ‘atölye çalışması’ hediye etmesiyle tanıştım.
Yıllarca üniversitede güzel sanatlar fakültesi resim ve heykel bölümü öğrencilerine insan anatomisi dersleri verdim. Dolayısıyla, güzel sanatlar öğrencilerinin yeteneklerini, bir sanat eseri oluşturma süreçlerini, olaylara bakış farklılıklarını gözlemleme fırsatım oldu. Resim veya heykel yapmanın öğretilebilir olduğunu ama sanatın beceri dışında farklı faktörlerden oluşmuş bambaşka bir konu olduğunu bizzat gözledim. Böylece, niçin “sanatçı değilim” dediğimi sanırım daha iyi açıklamış olduğumu düşünüyorum.
2018 yılında ilk ahşap yontma kursundan başlayarak, ahşap heykel sanatçısı Kadir Ulus’un atölyesine devam ettim. Geçtiğimiz 4 yıl boyunca Ulus’un aşamalar halinde bu sanat dalının inceliklerini aktarması ile ahşap hobimi daha da geliştirdim. Kendi mesleki alanım olan insan anatomisi ile ahşap yontmayı birleştirerek ve anatomi bilgimi bu alana taşıyarak keyifli eserler ortaya çıkarmaya çalışıyorum.”
Haftada sadece 1 gün
Prof. Dr. Mustafa Aktekin, “Üniversitedeki yoğun iş temposunda hobinize zaman ayırabiliyor musunuz, yoksa sadece hafta sonları mı bu sanatla uğraşıyorsunuz?” şeklindeki sorumu, “Üzülerek söyleyeyim ki haftada yalnızca 1 gün atölyeye gidebiliyorum. Sadece bazı dönemlerde fazladan birkaç gün daha gitme fırsatım oluyor. Tabii ki büyük bir keyifle uğraştığım bu hobiye daha fazla zaman ayırmak isterdim” diyerek yanıtladı.
Prof. Dr. Aktekin, ortaya çıkardığı eserleri sergileme, sanatseverlerin beğenisine sunma konusunda da şunları söyledi: “Geçen yıl 14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri çerçevesinde Acıbadem Üniversitesi’nde bir sergi planlaması yapıldı ancak pandemi kısıtlamaları nedeniyle ne yazık ki gerçekleştirilemedi. Gelecek yıl umarım bu dileğimi gerçekleştirme fırsatım olur. Bunun dışında, çalışmalarımı instagram’da kendi hesabım “aktekin_m” veya
çalıştığım atölyenin hesabı olan “woodencrafts” üzerinden yayınlıyorum, takipçilerden de moral verici ölçüde geri dönüşler alıyorum.”
Ahşap hobisini geliştirme yolunda bir atölye açmak için henüz bir karar vermediğini belirten Prof. Dr. Aktekin şunları anlattı: “Atölye konusu bence çok hassas. Eminim çok sayıda insan bu tür hobilerle uğraşacağı, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı, kendine ait bir mekana ihtiyaç duyuyordur. Atölye büyükler için bir tür oyun alanı ve orada geçirilen zaman ise terapi olarak da düşünülebilir. Ancak atölye açmak sanıldığı kadar kolay değil, her zaman da akılcı bir davranış olmayabilir. Çünkü, ahşap yontma sırasında kullanılan hızar, çeşitli testereler, zımpara gibi makine ve aletlerin ciddi gürültüsü var ve bu gürültü çevredekiler
için oldukça rahatsız edici. Ortaya çıkan toz ve ahşap yongası da cabası.
Dolayısıyla her yerde atölye kurmak mümkün değil. Ayrıca, ideal bir atölyede olması gereken çok sayıda ve çok farklı aletler var ve bunları toparlamak ekonomik olarak da pek kolay değil. Sonuç olarak, kendi atölyem yok ama hedeflerim arasında, belki emeklilik döneminde gerçekleştirebilirim.”
‘Bir hobiniz olmalı’
Üzerinde çalışacağı ahşabı, hobisini sürdürdüğü atölyeden temin ettiğini söyleyen Aktekin, sözlerini şöyle tamamladı: “Başlangıçta üzerinde çalışması en kolay ağaçlardan biri olan ıhlamur üzerinde çalışılıyor. Daha sonra size ve çalışmak istediğiniz konuya bağlı olarak farklı ağaçlarda örneğin kayın, ardıç, ceviz gibi ağaçlarda çalışılabilir. Farklı ağaçların farklı dokuları ve özellikleri var elbette ve süreç içinde hangi ağaçtan nasıl bir sonuç ortaya çıkacağını da öğreniyorsunuz.
Netice olarak, insanın sevdiği, keyif aldığı bir hobiyle uğraşması mental olarak da, fiziksel olarak da tatmin edici. Bu nedenle herkesin imkanları ölçüsünde bir hobisi olmalı.”
‘Eşim çok doğru bir hediye seçmiş’
“Başta da söylediğim gibi bu hobiye başlamama neden olan kişi eşim. Daha önceleri evde el becerimi kullandığım benzer aktivitelerim olmuştu ve bu tür uğraşıları ne kadar sevdiğimi bildiğinden bu atölye çalışmasını bana hediye etmişti. Ben de zevkle ve azimle devam ettim. Eşimin ne kadar doğru bir hediye seçmiş olduğunu mutlulukla ifade edebilirim.”
‘Elimiz en artistik detaylardan biri’
“Şu ana kadar yaptığım çalışmalarımı satmadım çünkü satmak için yapmıyorum. İlk çalışmamı eşime hediye etmiştim. Genellikle insan elinin detayları ile ilgili ahşap eserler yapmaya çalışıyorum. Sadece bu konuya odaklanmak istiyorum. El insan vücudundaki en artistik yapılardan biri ve size çok değişken formlar sunabiliyor. Eğer birine hediye edeceksem, o kişiye has farklı bir konu çalışıyorum; örneğin kedi seven bir arkadaşıma kedi yapıyorum. Açıkçası, haftada bir kere çalışma fırsatım olduğundan sadece kendi projeme odaklanabiliyorum ve hediye vermek üzere başka işlere zamanım olmuyor.”

SEYİRCİNİN TAKDİRİ SEKİZİNCİ FİLMİ ÇEKTİRDİ

Hızlıca İstanbul’un en iyi on mekanı arasına girdi : BEST LOUNGE THE BOSPHORUS

BERKAY’DAN HARBİYE’DE MÜZİK DOLU BİR GÖRSEL ŞÖLEN: “BU GECE BİTMESİN!”

13. Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri Sahiplerini Buldu Türk tiyatrosunun öncü isimlerinden Bedia Muvahhit’in anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri, 13. yılında da sanat dünyasını İzmir’de bir araya getirdi. Haldun Dormen Sahnesi’nde, İzmir’deki Sahne Tozu Tiyatrosunun ev sahipliğinde gerçekleşen ödül töreni, Türkiye’nin dört bir yanından gelen tiyatro sanatçıları ve sanatseverlerin katılımıyla adeta bir yıldızlar geçidine dönüştü. Törene katılan konuklar arasında törenin sanat danışmanı Haldun Dormen, onursal jüri başkanı Göksel Kortay, Sema Sarper, Mehmet Sarper, İzzet Günay, Serpil Günseli, Zerrin Tekindor, Meltem Cumbul, Halit Ergenç ve Salih Güney yer aldı. Sanat danışmanı ve ödüllerin isim babası Haldun Dormen, yaptığı konuşmada Bedia Muvahhit’in sanat mirasını yaşatmanın onurunu dile getirdi. Gecede, ilk kez törene katılan Meltem Cumbul ve Halit Ergenç başarılı tiyatroculara ödüllerini takdim etti. Usta oyuncu Zerrin Tekindor ise Haldun Dormen Yaşam Boyu Onur Ödülü’ne layık görüldü. Tekindor, ödül konuşmasında salonda bulunan Halit Ergenç’e dönerek, “Bunu kim alsa çok kıskanırdım. Yani Halitçim, sen bile alsan kıskanırdım,” sözleriyle izleyicileri ve Ergenç’i güldürdü. Tören sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Halit Ergenç, rol aldığı Kral Kaybederse dizisindeki imaj değişimi hakkında bilgi verdi. Ergenç, dizideki saçlarının hazırlanma sürecinin yaklaşık 1,5 saat sürdüğünü, temizlik sürecinin ise yarım saat aldığını belirtti. Meltem Cumbul ise dizi sektöründeki çalışma şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı. Gecede sahne müziğinden ışığa, kostümden dekor tasarımına kadar birçok alanda emek veren, özel ve devlet tiyatrolarından başarılı isimler ödüllendirildi. 13. Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri, tiyatro sanatına katkı sunan isimleri onurlandırarak sanat dünyasına anlamlı bir gece yaşattı

Urla’da Gerçek Meşhur Bademli Kazandibinin Adresi: Urla Hisarönü Süt Tatlıları

İsmail Özkan’dan Yeni Şarkı: “Yalnız Adam” Yayında